Emir
New member
Sirk Çukuru Nedir? Bir Hikâyeyle Anlatalım…
Selam millet!
Geçen yaz köyümüze dönerken başımdan geçen, hâlâ anlatırken tüylerimi diken diken eden bir olayı paylaşmak istiyorum. Merak etmeyin, bu sıradan bir “köyde geçen çocukluk anısı” değil. Bu yazıyı okurken hem “Sirk çukuru nedir?” sorusuna cevap bulacaksınız hem de bazı insanların olaylara nasıl farklı açılardan yaklaştığını göreceksiniz. Hikâye biraz ürkütücü, biraz komik ama tamamen gerçek… ya da öyle olduğunu söyleyen amcamın yalancısıyım.
Bir Yaz Akşamı, Aniden Gelen Davetsiz Misafir
O yaz, köyümüzdeki eski kerpiç ev restore ediliyordu. Annem, kardeşim Ebru ve ben biraz temizlik, biraz da nostalji için köye gitmiştik. Babam şehirde kalmıştı; işleri yoğundu. Eve girdiğimiz ilk gün dikkatimi çeken bir şey vardı: Arka bahçede, kuru toprağın ortasında çökmüş bir alan. Ne olduğunu anlayamamıştık. “Herhalde eski bir su kuyusunun üstü kapatılmış,” dedik geçtik.
O gece köy kahvesinde otururken yaşlılardan biri o çökük alanı fark edince şöyle dedi:
— *"Oğlum, orası sirk çukuru... Eskiden orada öküzler, danalar sirklenirdi. Çok dikkatli olun, çocuklar oynamasın oralarda."*
Sirk çukuru mu? İlk defa duyuyordum. Hikâye burada başladı…
Sirk Çukuru Nedir?
Meraklı biri olduğum için hemen sordum:
— *“Sirk çukuru ne demek?”*
Kahvedeki Mehmet amca başladı anlatmaya:
— *“Sirk çukuru, hayvanların parazitlerden temizlenmesi için yapılan bir tür ilaçlı su çukurudur. Genelde kireçli ya da ilaçlı su doldurulurdu. Büyükbaş hayvanlar sırayla içine sokulurdu, derileri dezenfekte olurdu. Ama dikkat edilmezse tehlikelidir, çünkü içi zamanla çürür, toprak çekilir, çöker... bazen hayvan da insan da içine gömülür.”*
Korkutucu gelmişti. Ama Ebru hemen farklı bir bakışla yaklaştı:
— *“Demek ki hayvanların sağlığı için yapılmış. Ne kadar düşünceli bir sistem. Ama aynı zamanda ihmalle tehlikeye dönüşüyor. Çok tanıdık değil mi?”*
İşte o an, kardeşimin empatik tarafı devreye girmişti. Ben ise daha çok çukurun teknik yapısını çözmeye, içindeki tehlikeyi anlamaya odaklanmıştım. Gece, çukurun başında ışıkla araştırma yapmaya karar verdim. Strateji zamanıydı!
Gece Yarısı ve Kırmızı Gözler
El fenerimi alıp, çukura doğru ilerlerken Ebru da peşimden geldi. “Saçmalama, düşeceksin” diye uyardı ama beni tanır: Tehlike varsa önce tespit edilmeli. Çukura yaklaştığımızda zeminde bir hareketlilik gördük. Gözlerimi kısarak baktım... ve yemin ederim, kırmızı parlayan iki göz bana doğru baktı.
Ebru hemen geri çekildi.
— *“Dur! Bu işte bir gariplik var. Belki bir hayvandır, ama ya değilse? Köpek, tilki falan olsa ışıkta kaçar!”*
Ben daha mantıksal düşündüm:
— *“Ya eski bir kuyunun içine düşen bir hayvansa? Ya hala yaşıyorsa?”*
O an ikimiz de farklı ama anlamlı yollarla çukuru çözmeye çalışıyorduk. Ebru içgüdüleriyle ve kaygısıyla, bense mantığımla ve çözüm odaklı tavrımla ilerliyorduk. Ama işin ilginç yanı, tam bu sırada amcam belirdi.
Amcanın Planı ve Ortak Çözüm
Amcam elinde koca bir halatla geldi.
— *“Siz hâlâ buradaysanız, içine düşmeden gelin hele! Burası eski sirk çukuru. Sinek ilacı gibi kokar ama altı batak gibidir.”*
Hemen stratejik planı devreye soktu: Halatı sağlam bir ağaca bağladı, ucunu çukura sarkıttı. İçeriye taş attı. Sesi duyduk ama tepki yoktu.
Ebru ise bir şey fark etti:
— *“Bakın, kenarda taze pençe izleri var. Bir hayvanın buraya gelip gittiği kesin. Belki yavruları buraya gizliyordur.”*
Amcam biraz şaşırdı ama Ebru’nun bu gözlemine saygı duydu:
— *“Doğru diyorsun kızım, belki yuvası burası. Bozmayalım ama etrafını çevirelim ki insanlar yaklaşmasın.”*
İşte bu! Hem strateji, hem empati birleşti. Sonunda çukurun etrafına taşlarla daire çizdik, uyarı yazısı astık.
Sirk Çukurunun Bize Öğrettikleri
O gün sirk çukurunun sadece eski bir çiftlik uygulaması olmadığını fark ettim. Aynı zamanda geçmişin tehlikeli miraslarından biri. Üstü kapatılmazsa, dikkat edilmezse tehlike saçabiliyor.
Ama bir şey daha öğrendim:
Erkeklerin olaylara daha çok çözüm ve planla yaklaşması, kadınların ise duygular, ilişkiler ve gözlem üzerinden değerlendirmesi... Bu farklılıklar bir araya geldiğinde en sağlıklı çözümler ortaya çıkıyor.
Ebru olmasaydı belki içeri girerdim. Amcam olmasaydı çevre güvenliğini sağlayamazdık. Ben olmasaydım, bu olay forumda anlatılmazdı!
Son Söz: Sirk Çukuru, Hayatın Ta Kendisi
Sirk çukuru, hayatın içindeki “fark edilmemiş tehlikeler” gibi. Üzeri kapanmış, unutulmuş ama hala orada. İçine düşen olursa sessizce içine çeker. Ama fark edilirse, çevresine dikkat edilirse, bilgiyle ve iş birliğiyle kontrol altına alınabilir.
Belki de her köyün, her ailenin, her insanın içinde böyle bir “çukur” vardır. Fark etmek için bakmak, çözmek için iş birliği yapmak gerekir. Erkek aklıyla strateji, kadın kalbiyle empati birleştiğinde hiçbir sirk çukuru karanlıkta kalmaz!
Siz de benzer bir olay yaşadıysanız, yorumlarda anlatın. Belki birinin çukurunu birlikte kapatırız.
— Samimi köy çocuğunuz, Murat
Selam millet!
Geçen yaz köyümüze dönerken başımdan geçen, hâlâ anlatırken tüylerimi diken diken eden bir olayı paylaşmak istiyorum. Merak etmeyin, bu sıradan bir “köyde geçen çocukluk anısı” değil. Bu yazıyı okurken hem “Sirk çukuru nedir?” sorusuna cevap bulacaksınız hem de bazı insanların olaylara nasıl farklı açılardan yaklaştığını göreceksiniz. Hikâye biraz ürkütücü, biraz komik ama tamamen gerçek… ya da öyle olduğunu söyleyen amcamın yalancısıyım.
Bir Yaz Akşamı, Aniden Gelen Davetsiz Misafir
O yaz, köyümüzdeki eski kerpiç ev restore ediliyordu. Annem, kardeşim Ebru ve ben biraz temizlik, biraz da nostalji için köye gitmiştik. Babam şehirde kalmıştı; işleri yoğundu. Eve girdiğimiz ilk gün dikkatimi çeken bir şey vardı: Arka bahçede, kuru toprağın ortasında çökmüş bir alan. Ne olduğunu anlayamamıştık. “Herhalde eski bir su kuyusunun üstü kapatılmış,” dedik geçtik.
O gece köy kahvesinde otururken yaşlılardan biri o çökük alanı fark edince şöyle dedi:
— *"Oğlum, orası sirk çukuru... Eskiden orada öküzler, danalar sirklenirdi. Çok dikkatli olun, çocuklar oynamasın oralarda."*
Sirk çukuru mu? İlk defa duyuyordum. Hikâye burada başladı…
Sirk Çukuru Nedir?
Meraklı biri olduğum için hemen sordum:
— *“Sirk çukuru ne demek?”*
Kahvedeki Mehmet amca başladı anlatmaya:
— *“Sirk çukuru, hayvanların parazitlerden temizlenmesi için yapılan bir tür ilaçlı su çukurudur. Genelde kireçli ya da ilaçlı su doldurulurdu. Büyükbaş hayvanlar sırayla içine sokulurdu, derileri dezenfekte olurdu. Ama dikkat edilmezse tehlikelidir, çünkü içi zamanla çürür, toprak çekilir, çöker... bazen hayvan da insan da içine gömülür.”*
Korkutucu gelmişti. Ama Ebru hemen farklı bir bakışla yaklaştı:
— *“Demek ki hayvanların sağlığı için yapılmış. Ne kadar düşünceli bir sistem. Ama aynı zamanda ihmalle tehlikeye dönüşüyor. Çok tanıdık değil mi?”*
İşte o an, kardeşimin empatik tarafı devreye girmişti. Ben ise daha çok çukurun teknik yapısını çözmeye, içindeki tehlikeyi anlamaya odaklanmıştım. Gece, çukurun başında ışıkla araştırma yapmaya karar verdim. Strateji zamanıydı!
Gece Yarısı ve Kırmızı Gözler
El fenerimi alıp, çukura doğru ilerlerken Ebru da peşimden geldi. “Saçmalama, düşeceksin” diye uyardı ama beni tanır: Tehlike varsa önce tespit edilmeli. Çukura yaklaştığımızda zeminde bir hareketlilik gördük. Gözlerimi kısarak baktım... ve yemin ederim, kırmızı parlayan iki göz bana doğru baktı.
Ebru hemen geri çekildi.
— *“Dur! Bu işte bir gariplik var. Belki bir hayvandır, ama ya değilse? Köpek, tilki falan olsa ışıkta kaçar!”*
Ben daha mantıksal düşündüm:
— *“Ya eski bir kuyunun içine düşen bir hayvansa? Ya hala yaşıyorsa?”*
O an ikimiz de farklı ama anlamlı yollarla çukuru çözmeye çalışıyorduk. Ebru içgüdüleriyle ve kaygısıyla, bense mantığımla ve çözüm odaklı tavrımla ilerliyorduk. Ama işin ilginç yanı, tam bu sırada amcam belirdi.
Amcanın Planı ve Ortak Çözüm
Amcam elinde koca bir halatla geldi.
— *“Siz hâlâ buradaysanız, içine düşmeden gelin hele! Burası eski sirk çukuru. Sinek ilacı gibi kokar ama altı batak gibidir.”*
Hemen stratejik planı devreye soktu: Halatı sağlam bir ağaca bağladı, ucunu çukura sarkıttı. İçeriye taş attı. Sesi duyduk ama tepki yoktu.
Ebru ise bir şey fark etti:
— *“Bakın, kenarda taze pençe izleri var. Bir hayvanın buraya gelip gittiği kesin. Belki yavruları buraya gizliyordur.”*
Amcam biraz şaşırdı ama Ebru’nun bu gözlemine saygı duydu:
— *“Doğru diyorsun kızım, belki yuvası burası. Bozmayalım ama etrafını çevirelim ki insanlar yaklaşmasın.”*
İşte bu! Hem strateji, hem empati birleşti. Sonunda çukurun etrafına taşlarla daire çizdik, uyarı yazısı astık.
Sirk Çukurunun Bize Öğrettikleri
O gün sirk çukurunun sadece eski bir çiftlik uygulaması olmadığını fark ettim. Aynı zamanda geçmişin tehlikeli miraslarından biri. Üstü kapatılmazsa, dikkat edilmezse tehlike saçabiliyor.
Ama bir şey daha öğrendim:
Erkeklerin olaylara daha çok çözüm ve planla yaklaşması, kadınların ise duygular, ilişkiler ve gözlem üzerinden değerlendirmesi... Bu farklılıklar bir araya geldiğinde en sağlıklı çözümler ortaya çıkıyor.
Ebru olmasaydı belki içeri girerdim. Amcam olmasaydı çevre güvenliğini sağlayamazdık. Ben olmasaydım, bu olay forumda anlatılmazdı!

Son Söz: Sirk Çukuru, Hayatın Ta Kendisi
Sirk çukuru, hayatın içindeki “fark edilmemiş tehlikeler” gibi. Üzeri kapanmış, unutulmuş ama hala orada. İçine düşen olursa sessizce içine çeker. Ama fark edilirse, çevresine dikkat edilirse, bilgiyle ve iş birliğiyle kontrol altına alınabilir.
Belki de her köyün, her ailenin, her insanın içinde böyle bir “çukur” vardır. Fark etmek için bakmak, çözmek için iş birliği yapmak gerekir. Erkek aklıyla strateji, kadın kalbiyle empati birleştiğinde hiçbir sirk çukuru karanlıkta kalmaz!
Siz de benzer bir olay yaşadıysanız, yorumlarda anlatın. Belki birinin çukurunu birlikte kapatırız.

— Samimi köy çocuğunuz, Murat